2 Ekim 2009 Cuma

utanırım ben - minibüs

üzerinde bir kapşonlu taşıyan için sıcak, yanlızca bir tişört barındıran içinse soğuk; yani doğrunun, yanlışın, gerçeğin, yalanın ve bilimum ne kadar zıt şey varsa onların, şartlara, zamana, kişilere vb.ye göre değişebileceğini somut olarak örnekleyen bir hava içerisindeyim ve sıcaktan bunalıyorum. sanırım tişörtle duracak kadar üşümekten hazetmiyorum. temmuzu "eylül gelsin" nidalarıyla geçirdiğimi de biliyorum ama bu ne perhiz bu ne lahana turşusu işte onu anlamıyorum.
şu an minibüse ilk adımımı atıyorum, peki aynı anda nasıl bilgisayar kullanıyor ve de cümleleri toparlıyorum, saçmalıyorum... neyse, ilk adımımı atmıştım, daha fazlasını istesem de atamıyorum. "hala nefes alabiliyorsunuz olmaz ki böyle, sıkışalım lütfen" der gibi bakan şoföre "aile kurmak için daha çok gencim" der gibi bakıyorum ama aynı anda "kaptan şuradan bir kişi alır mısın?" dediğim için gözlerimdeki gizli manayı anlayamıyor. lisedeyken aldığım sosisli geliyor aklıma. yarım ekmeğin içi öylesine dolu olurdu ki, camdan sarkan çocuklara benzerdi malzemesi. minibüsle sosislinin benzerliği tam da bu noktada ortaya çıkıyor zira kafasını camdan çıkartan çocuğa annesi sağlam bir tokat geçiriyor karşımdaki koltukta. ibrahim abim yaşıyorsa selam olsun, o bizi hiç tokatlamazdı, bazen sosisli bazen de kaşarlı tost verirdi...
paramın üstünü bekliyorum. 30 kuruşluk bir alacağım var şoförden lakin ses seda yok. lafını yaptığımdan değil ama bir adaletsizlik duygusu sarıyor dört tarafımı. 10 dakikadır "ben eksik versem kesin laf ederdi" düşüncesi aklımda dönüp duruyor zira daha önce 10 kuruş (eskidendi tabi, 10000di o zamanlar) (bu arada yenisinin kuruş olması da ne acayipmiş) eksik diye minibüsten indirilmişliğim var. yine de bu kadar düşünmeme rağmen ağzımı açıp birşey demiyorum çünkü utanıyorum. haksızlığımı anlatmaktan ya da biriyle muhatap olmaktan çekindiğimden değil, 30 kuruşun hesabını yapan biri durumuna düşmekten ve de koskoca adama "paramı hacılama len" demiş gibi olmaktan utanıyorum. halbuki bilerek ya da bilmeyerek yapılan bir hatanın sonucu mağdur ve haklı olan benim. düşüncelerimin yaklaşık 25. dakikasındayım ve iniyorum. duraktan eve giden yokuşu sigaranın mahvettiği ciğerlerimin tıslamalarına rağmen tırmanırken "sen 1 ay çalış didin, sonra hiç yoktan paranı savur, aferin sana" diyerek kendimi paylıyor, eve giriyor, anneme sarılıyorum...
aslında 3. paragrafın sonunda bitmişti ama ortaokul kompozisyonları gibi illa 3 paragrafta bitmesin diye bunu da sonuna iliştiriverdim. güzelde oldu sevdim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder